Bu ay dergimizde gerçekleştirdiğimiz rock’çılar prodüksiyonumuzu beğendin mi? Beğendiysen, harika! Çünkü rock gruplarımız o kadar hoş sohbetti ki röportajlarını dergimize sığdıramadık ve kalan sohbetleri de sitemizde yayınlamaya karar verdik.
İşte rüya takım…
Kemal Bozkurt (Vokal, Bas)
Adil Turanlı (Gitar, geri vokal)
Barbaros Akbulut (Davul)
İsminiz ilk önce No Way’di fakat İngilizce ismi olan gruplarda hep bir cover grup imajı oluyor galiba…
Kemal: Öyle. Zaten Türkçe müzik yapacağımız için Türkçe bir isim bulmaya karar verdik. Başka bir isim bulduk, o isimde de Ankara’da bir grup varmış. Onlar grubu 2005’te kurmuşlar, üzerine gitmedik ve en son Rüya’ya karar verdik.
Adil, sen piyano çalıyorsun, değil mi?
Adil: Ben kendimi bildim bileli elimde gitar var, ama evet piyano da çalıyorum. Babam bana 4 yaşında gitar aldı, ben de onu kırdım kazayla. Fakat babam, “Kır kır ama yeter ki öğren” dedi. Ben de sonra çok sevdim.
Babanın da müziğe ilgisi vardı o zaman?
Adil: Evet, o da çok meraklıymış gitar öğrenmeye ama gösteren olmamış. O yüzden “ben yapamadım, oğlum yapsın” demiş. Evimizde Jazz gitar vardı örneğin, ben 5 yaşında bir çocukken o kocaman gitarı çalmaya çalışıyordum.
Bulgaristan’da büyümenden mi kaynaklanıyor acaba?
Adil: Biz 250.000 nüfuslu bir şehirde oturuyorduk ve orada 15 sinema, tiyatro, senfoni orkestrası ve opera vardı. Lisede 35 kişinin arasından 9 kişi gitar çalmayı biliyorduk. Okuldaki müzik odamızda piyano, vurmalı, üflemeli çalgılar, her türlü müzik aleti vardı. 4. sınıfta ben orkestraya gitmeye başladım. Europe grubunun “Final Count Down” isimli şarkısından çok etkileniyordum o dönem ve içimde hep bir klavye çalma isteği vardı. Sonradan üniversiteye girerken, piyano derslerinde klavyeyi de öğrendim.
Başka işlerle uğraştınız mı hiç?
Adil: Türkiye’ye geldiğimden beri bir sürü abuk sabuk işle uğraştım:) Şu an öğretmenim.
Kemal: Ben de liseden beri çalışıyorum. Şimdi yabancı bir şirkette portföy yöneticisiyim. Bir otomotiv şirketi bu. Gündüzleri takım elbiseliyim. Türkiye’de mecbursunuz buna.
Albümü anlatın bize…
Kemal: Yaz başlarında çıkacak albüm. Bazı eklemeler yapıyoruz. “İçkim ve Sigaram” klibi bize biraz zaman kazandırdı. Aklımızda kalan ama yapamadığımız şeyleri yapıyoruz. Albümde şu an 9 parça var, ama son anda biz iki tane ekleyebiliriz. Onların da kayıtlarıyla uğraşıyoruz. İçimize sinerse, kayıtları ekleyeceğiz. 8 tanesi bize ait. Bir tanesi de Selami Şahin’in cover parçası. İkinci klibimiz kendi parçamıza gelecek.
Şarkıların isimlerinden birkaç tanesini söyler misin?
Kemal: Albüme adını veren şarkı pop rock sound’lu “Belki”. Onun dışında, “Unutmadım”, “Kedere Boş ver”, “Artık Yoksun”, “Yalnız Bırak”, “Binlerce Gözyaşı”, “Yanında” var.
Epey kötümser şarkı sözleri bunlar!
Kemal: Çok depresif bir albüm değil, ama zaman zaman gömüldüğü noktalar var. Duygusal bölümler var yani. Genel hatlarıyla bir yola çıkışı anlatıyor aslında. Yola çıkarken daha umutlu ve daha mutlusunuzdur.
Yolun başındasınız ve bir yere ulaşmaya çalışıyorsunuz… Hayalleriniz neler?
Kemal: Bir gün insanlar bizi kendimizi ifade edişimizle farklı bir yere koyarlarsa, bu bizi çok mutlu eder. Konserlere çıkan bir grup olacağız ve bizim en çok güvendiğimiz şeylerden biri canlı performanslarımız. Çıktık mı, çalarız çünkü gruptaki herkes yıllardır çalan binlerce kişinin önünde sahne almış insanlar. Konserlere çıktığımızda insanlardan o güzel elektriği alabilirsek yeter bize. Kendimizi anlatmayı başarmışız demektir çünkü.
Sözleri kim yazıyor?
Kemal: Ben. Adil ve Barbaros’un düzenleme konusunda çok etkisi oldu, şarkılar bu hale geldi.
Şu sıralar bir yerlerde çalıyor musunuz?
Kemal: Kadıköy’de Shaft Club’da çalıyoruz.
Bol paranız var diyelim. Nerede, nasıl bir sahnede, nasıl bir şovla sahne almak isterdiniz?
Adil: İstanbul’da Kuruçeşme Arena’da, iki tane dev ekranla, görsel öğelerle süslenmiş, şahane bir ses düzeniyle kalabalığa konser vermek isterdim.
Kemal: İki dev organizasyonun iptal olduğu bir ülkede sahne şovu düzenlemek de çok zor açıkçası.
Yorum Yapın