Röportaj

Narnia’nın en genç yeteneğiı: Georgie Henley

Lucy ile birbirinize benziyor musunuz?
Onun hissettikleri benim de yakın zamanda hissettiklerim veya halen hissetmekte olduklarım olduğu için ve benimle çok benzediği için kendimi büyük ölçüde onun yerine koyabiliyordum.


İlk iki filmden bu yana neler değişti? Neler öğrendin?

Şimdi kameranın arkasında neler olup bittiği gerçekten ilgimi çekiyor ve tüm CGI (Bilgisayarda Üretilen Görüntü) işlerinin ve aydınlatma işlerinin nasıl ilerlediğini sormayı seviyorum. Oyunculukta gerçekten sevdiğim nokta her zaman bir şeyler öğrenmem ve asla her şeyi öğrenmiş olmayacağımdır. Bu da çok heyecan verici.

Film setinde olmak nasıl bir şey? Anlatabilir misin biraz deneyimlerini?
Hangi yaşta olursanız olun, film setinde yer almak tecrübe kazandırır. Ancak benim yaşımda her gün yeni bir şey öğrenirsiniz. Her gün bir sürprizdir, kulağa çok sıradan gelse de kesinlikle yeni bir şeyler öğrenirsiniz! Asla unutamadığım olay, Narnia setini ilk kez gördüğüm andır. Gözlerim bağlıydı ve yemek yapanlardan, ışıkçılara, ve istediğimi yapabileceğimi söyleyen yönetmenim Andrew’e yönlendirildim. Gözümdeki bağı çözdüm ve etrafımda döndüm, o an ekrandaki her duygu gerçekti. İnanılmazdı.


Oyunculukla ilgili neyi seviyorsun ve neyden nefret ediyorsun?

İş olarak, sevdiğim bir şeyi yapabilmek hoşuma gidiyor. Bu işin seyahat boyutunu da seviyorum, insanların tüm hayatları boyunca asla gidemeyecekleri yerlere on altı yaşından önce gittim, bu yüzden çok şanslıyım. Benimle aynı tutkuyu paylaşan insanlarla çalışmak da hoş. Ancak, bazı günler herhangi bir genç gibi kendimi güvensiz hissettiğim zamanlarda, kamera önünde olmaktan nefret ediyorum. Bazen de, ailemden ve arkadaşlarımdan uzakta olmaktan nefret ediyorum. Ancak bu, yaptığım işin bir parçası ve bunu kabullenmek zorundayım.


Film çekimleri yokken neler yapmayı seviyorsun?

Müzikle ilgileniyorum. Gitar ve piyano çalarak vakit geçirmeyi seviyorum. Çok yüksek sesle:) Evde yüksek sesle şarkılar söylediğim için ailemi gerçekten sinir ediyorum. Arkadaşlarımla çok vakit geçiriyorum, şehre iniyorum, vitrinlere bakıyorum ve kafelerde çok fazla vakit geçiriyorum. En sevdiğim şeylerden bir tanesi de arkadaşlarımı sinemaya götürüp orada iki saat geçirerek kendini güzel filmlere kaptırmak. Bir de garip ama gerçekten okulu seviyorum. Belki de ayrılık kalbi sevgiyle doldurur. Yani uzak kalınca insan bir şeyi daha çok sever:)

Okul ve çekimleri birlikte yürütüp dengelemek zor oluyor mu?

On saatlik bir günden sonra yapmak isteyeceğiniz son şey, ev ödevi olduğundan, bu bana zor geliyor ancak kendimi motive ediyorum. Dolayısıyla olabildiğince bununla başa çıkmaya çalışıyorum. Daha önce de söylediğim gibi, bu işten büyük zevk alıyorum. Arkadaşlarım harika! Beni okulda, okul formam içinde, ödev teslim tarihi hakkında söylenirken gördükleri zaman, herhangi bir şeye adapte olmak zorunda kalmadıkları için sevindiklerini düşünüyorum. Ancak beni ekranda görmenin onlar için ne kadar tuhaf olabileceğini de biliyorum ve mutlu oluyorum:)

Yorum Yapın