Söze nerden başlasam bilemiyorum aslında. Film çıksın diye bir sene bekledim. Çıktığı ilk gün tüm arkadaşlarımı toplayıp gittim. Film hakkında o kadar çok şey biliyordum ki, sinemada tanıdık tanımadık herkes bana soru sordu…
Sinemadan çıktık. Erkeklerin hiç sesi çıkmıyor. Kızlarda" Bella çirkindi(!), Edward çok yakışıklıı, birbirlerine hiç yakışmamışlarr, daha güzel bi kız olabilirdii, benii de ısırr Edwardd!!" yorumları…
Zaman geçti. Tüm gençlik Alacakaranlık hayranı. Twilight çevirisiyle değil de kendi adının yanlış okunmasıyla (Bknz: Tivilayt) ağızlarda sakız gibi. Edward’ın Cedric olduğu(Harry Potter’da) anlaşıldı. Kris’in kendi resimleri ortaya çıktığında bu kez de Rob çirkinleşti…
Kitaplar arkadaşlar arasında elden ele gezdi… Tüm kitaplar okunup bitirildi… Sinemaya gitmeyen insanlar bile sırf bu filmi izlemek için bu kararlarını değiştirdiler. Rob ve Kris’in photoshop eseri çıplak resimleri ortaya çıktı… Daha doğrusu o tarz resimler yaratıldı…
Tüm oyuncular ünlü oldu. Kariyer basamaklarını atlayarak çıktılar(Umarım bu kadar kolay inmezler.).
Benim gibi film daha çıkmadan kitaplarını bilen, film çıksın diye heycanla bekleyen, Ed ve Bel’i çook önceden benimsemiş olanlar da bağırlarına taş bastı ve daha köklü ve dolayısıyla daha bilgili hayranlıklarını gömdüler. İşte durum sadece bu. Dağdan inip Bağdakinin tahtına kuruldu herkes. Onun yerine daha da çok okuyup; kitaplardan, dünyadan haberimiz olsaydı; daha kaliteli hayranlar olmaz mıydık?
Yorum Yapın