Her yolculuk farklı izler bırakırdı bende. Kimi yerler, orada yaşama isteği uyandırırdı içimde. Yeni hayaller yaratırdı zihnimde, hatta daha da ötesi, yeni yeni hedefler!
Çok küçükken, gördüğüm bir çatı katını kendi odam olarak hayal eder, “Heidi” misali iki ödev arası penceresinden bakarken buluverirdim kendimi. Ya da gördüğüm bir yakışıklı, bir anda gelecekteki beyaz atlı prensim oluverirdi hemen. Hep apartman dairesinde yaşamış biri olarak, yemyeşil, bol çiçekli bir bahçede, ailemle sabah kahvaltımızı ederken yakaladığım olurdu kendimi.
Yalnızken de, kalabalıkken de bir başkadır yolculukların tadı! Kalabalık dediğim, belki bir arkadaşım, ailem ya da sevgilimle çıktıklarımdır aslında. Ama her gittiğimiz durakta büyüyen, kimi zaman artan hayallerimizle kalabalık bir grup oluveririz onlarla. Bu yüzden, hikayelerimizle, günlük yaşantımızla hiç ilgisi olmayan minik dedikodularımızla bezenir sohbetlerimiz. Yolculuk boyunca her saniye beraber olsak da, sanki hiç görüşmemişçesine ne çok anlatacak şeyimiz olur birbirimize. Yeni yerleri görmek, anlamak, bilmek kadar, birbirimizi ve en önemlisi kendimizi gerçekten gördüğümüz, anladığımız, bildiğimiz anlardır, yolculuk anları…
Bugün de “her yolculuk farklı izler bırakır bende”. Yine hayaller büyütürüm içimde. Sohbetlerimiz yine hiç bitmez. Tanırız, en “gerçek” kendimizi de, birbirimizi de… Ama gördüm ki, yolculukların başka bir güzelliği daha varmış meğer; gidilen her yerde, senden de bir iz kalması gerekirmiş. Bazen şen bir kahkaha, bazen bir gözyaşı damlası, geride kalanların anlatacakları “sen dolu” sımsıcak bir anı, bir yazı, bir fotoğraf… Bilirim artık, ayrılırken, içten bir gülümsemeyle sallanan bir elin bende bıraktığı etki nasılsa, tatlı bir veda seremonisi, geride bıraktıklarımı da aynı etkiyle sarıp sarmalar…

Yolculuğun her türlüsü güzel; yalnız da çıksanız kalabalık da, uzaklara da gitseniz yakınlara da; sanal da olsa gerçek de…

İz bırakması da, iz bırakmanız da çok keyifli yolculuklarınızda…
Geçen&Bu ay:
En etkilendiğim: Tam “yeşil” mevsiminde düştü yolumuz, Ayvalık’a. Taş evleri, sokak kaldırımlarında biten sardunyaları, antikacıları, enfes tostu, doldurma yolla şehre bağlanan Cunda Adası ile etkilenmedim, büyülendim. Tekrar görüşmek dileği ile ayrılırken arkamızdan el sallayan evsahibimiz Ayazma Butik Otel’in sahibi Ali Sadan’a, arabamız köşeyi dönene kadar biz de el salladık:)
En üzüldüğüm: İdolümdü benim! Zihnimde Türkan Saylan’la ilgili kalan tek görüntü, tek teselli: Evinin penceresinden el sallarken gülen gözleri, muzip bakışı ve 19 Mysıs’ta onun için yola çıkan binlerce kalabalık…
Yorum Yapın