MyBlog

Bağımsızlık anlaşması;)

Size bir itirafta bulunayım: Bana göre hayattaki en zor şeylerden biridir; bağlanmak, ama bağımlısı olmamak, bağımsızlığını ilan etmek! Hastalık derecesinde değil, ama korkarım ruhumdaki bağımlılık kurumu bende sürekli fazla mesai yapıyor. Çocukluğumdan beri hiç durmadı; ne yıllık izin kullanıyor, ne sağlık raporu alıyor ne de emekli olmayı düşünüyor; çalışıyor da çalışıyor. İçimdeki diğer işçiler de aynı performansla çalışsa, ne okul birinciliği, ne akademik başarı kalırdı başarmadığım! Mesela çocukken kapının önünde gece yarılarına kadar oyun oynamak, uzun süre bağımlılık yaratmıştı bende! Evde geçirdiğim zamanlarda içim içime sığmazdı. Biraz büyüdüm, okulda aktivite bağımlısı oldum. Ya tiyatroda olmalıydım, ya bandoda… Daha büyüdüm; bu kez aşk böcüğü olup çıktım. Sevdiğim çocukları nasıl bunalttığımı bugün daha iyi anlıyorum. Hayır, işin kötüsü, tutkuyla bağlandığım şeyler zarar görmesin diye verdiğim çaba hepsinden beter; ömür törpüsü. Bu yüzden İpek, “Ağustos sayımız için ‘bağımlılık’ konusu yapalım, o’nun yerine bunu koy diye de süper öneriler verelim” deyince, havada kaptım;) Maksat, kızlar zararın neresinden dönerlerse kardım, dedim:) Ne de olsa günlük hayatımızda ne çok şeyin bağımlısı oluyoruz. Zaman geçince, biri kulağımızı çekince, içinde bulunduğumuz durum alarm verince farkına varıyoruz her birinin. Bilgisayarın parlak ışığı karşısında, cep telefonunun tuşları  arasında, alışveriş turlarında, tv’deki dizi dizi “incilerin” başında geçen saatlerde ne çok şeyler kaçırdığımızı; güneşi, ayı, yıldızları; çiçek kokusunu, arkadaş sıcaklığını, kanka muhabbetlerini ve daha bir sürü şeyi atlıyoruz.  

O halde…

Ağustos, tam da yenilenme, keşfetme, fırsatları değerlendirme ayı iken, sıcak henüz içimizi ısıtmaya devam ederken, silkeleyip atın üstünüzden bağımlısı olduğunuz şeyleri; ağustosun tadını, hayatın anlamını çıkartın; bağımsızlığınızı ilan edin;)

Yorum Yapın