Genel Röportaj Ünlüler

“Manken olmak zorunda değiliz”

Müzik çalışmalarıyla tekrar aramıza dönen Aydilge’nin kalıplaşmış güzellik anlayışını yıkan açıklamalarını altını çizerek okuyacaksın.

“Hayat Şaşırtır” geçtiğimiz günlerde City Awards kapsamında Yılın En Sevilen Şarkısı ödülünü aldı. Sence hayat gerçekten şaşırtır mı?

Şaşırtır tabii ki. Biliyorum inanmamız zor çünkü çok fazla mutsuzluğa kodlanmışız. Haberlerde, dizilerde, filmlerde ve şarkılarda sabah akşam acılı aşk hikayeleri yüklenir bünyemize. Bir bakarız ki mutlu yaşamak hatırlayamadığımız bir şey olmuş. Ama inadına inanmak ve mutluluk mümkün demek lazım.

“Hayat Şaşırtır”ın çok eğlenceli bir klibi de var. Hikayesi nedir?

Burak Kılıçkaya yönetmenliğinde şaşırtıcı bir klip çektik. Daha önce beni hiç görmeye alışık olmadığınız bir şekilde 1930’lara ait saç, elbise ve makyajla kamera karşısına geçtim. Sararmış bir fotoğraftan mucize sonucu canlanarak günümüze gelen bir eski zaman hanımefendisine dönüştüm. Klip boyunca sadece arkadaşlarımdan oluşan bir kast kullandım. Manken ve modellerden oluşan kliplerin çok yapmacık durduğunu düşünüyorum. Onlara benzemek zorunda da değiliz. Olduğumuz gibi güzeliz.

Dizi müzikleri konusunda çok başarılısın. Yeni bir dizi müziği var mı ufukta?

Evet, TRT’de başlayacak olan “Benim Adım Melek” adlı dizinin jenerik bestesini hazırladım. Bu sefer romantik komedi değil, bir dram için beste ve söz yazmış olmak beni çok heyecanlandırıyor.

Peki, yeni bir single var mı?

Ona da çok az kaldı. Çok başarılı bulduğum ve rap müziğin hakkını veren isimlerden Sehabe ile bir düetimiz yayınlanacak. İsmi de “Sen Beni Bir Ayda Unutursun”.

Biraz da aşktan bahsedelim mi? Sana göre aşkın tarifi nedir?

“Aşk Paylaşılmaz” diye bir parçam var. Aşkı paylaşıp bölemezsin, çarpıp çevirip matematikle çözemezsin. Ayrıca duyduğu ateşi tarif edebilen, yeterince yanmamış demektir sözünü çok severim. O yüzden ben de duyduğum ateşi tarif etmeyeceğim. Ama kısaca üç kelimeyle çağırıyorum onu: Utku Barış Andaç. Hatta o kadar çok çağırmışım ki, 2 sene önce duyup geldi:)

Eşine tanışma hikayeniz nasıl oldu?

Ben orkestrama renk katmak için bir kemancı arayışına girdim ve ortak bir arkadaşımızın tavsiyesiyle Utku’ya ulaştım. Çocukluğumdan beri hep kemancı bir sevgilim olmasını istemişimdir. Ama nerden bileyim tam hayalimdeki insan olduğunu. İlk gördüğüm anda şok oldum. Güya toplantı yapmak için buluşmuştuk ama kalp çarpıntısından ölecektim. O da içinden “Orkestrasına renk katayım istiyor ama ben sadece renk değil gökkuşakları katarım ona’” demiş. Zaten birbirimizi ilk gördüğümüz anda, olan olmuşu. İlk bir saat içinde birbirimize kalbimizi verdik ve bir daha hiç ayrılmadık.

Utku’yu ilk gördüğünde ne hissettin?

Onu ilk gördüğüm anı hiç unutamıyorum. Öyle tatlı bir bakışı vardı ki. Şimdi size anlatırken bile heyecanlanıyorum. Aslında ben onu her gördüğümde heyecanlanıyorum. O heyecan hiç geçmiyor. Hani ergenken, filmlerde çok beğendiğiniz bir adam olur, “Ah ne kadar mükemmel” dersiniz. İşte öyle bir his bendeki. Utku, benim rüyalarımın erkeği değil. O, benim gerçekleşmiş rüyamın ta kendisi.

Okuyucularımıza iyi bir ilişki için tavsiyelerin var mı?

Ben kişinin yaşayacağı en önemli ilişkinin kendisiyle kurduğu ilişki olduğuna inanıyorum. Siz kendinizle bu doğrultuda nitelikli bir ilişki halindeyseniz evren er ya da geç sizi ruhunuzun çiftiyle buluşturacaktır. Eğer kişi kendisine değer vermiyor, çoğu zaman hata yaptığına inanıyor ve sürekli kendini eleştiriyorsa muhtemelen hayatınıza davet edeceğiniz kişi de size bu şekilde davranacak bir eş olacaktır. “Ben neyi, nasıl bir insanı hak ediyorum?” sorularına cevap bulmak iyi bir çift olmanın anahtarı olabilir. Birbirlerine saf sevgi besleyen çiftler iyi günde kötü günde nasıl davranılacağını, sorunların üstesinden nasıl gelineceğini bilirler.

Yakın bir dönemde birlikte bir projen var mı?

Biz zaten beraber müzik yapmanın keyfini her an yaşıyoruz. Utku kemanıyla sahnede bana eşlik ediyor. Mesela ben, Utku’ya son albümümde “Sonsuz Sevgilim” isimli bir şarkı yapmıştım. Düğündeki ilk dans parçamız da oydu. Biz de gerçek düğün görüntülerimizden oluşan bu klibi yayınladık. Böylece dünyada ilk defa, gerçek bir düğün hikayesi, bir müzik klibine dönüşmüş oldu.

Ne tarz giyim stili seni yansıtıyor?

70’li yılların modasını çok seviyorum. Sahnedeyken ise daha 17-18. yüzyıl kıyafetlerini andıran detayları kullanmayı çok seviyorum. Hatta Utku ile beraber gelinlik ve damatlığımızı da Barok dönemden esinlenerek Hanse Altın’a hazırlattık. Geçmiş yaşamlarda da beraber olduğumuza inandığımız için o dönemlerdeki Aydilge ve Utu’yu da anmak istedik.

Genç kızları çok rahatsız eden bir cilt hastalığın var ama sen rahatsız olmuyorsun? Bunu nasıl başarıyorsun? 

Vitiligo bir cilt hastalığı. Bizim vücutlarımızın bazı bölgelerinde renk hücrelerinin ölmesinden dolayı oluşan beyaz lekeler var. Vitiligo hastaları, özellikle de genç kızlar buna dair çok üzüntü duyup kendilerini çirkin hissedebiliyorlar. Oysa farklı olmak, çirkin olmak değildir. Bana gençler vitiligolu cildimi nasıl kapattığımı soruyorlar. Ama kapatmıyorum. Biz herkesle aynı olmak zorunda değiliz. Tek tip bir güzellik anlayışına da uymak zorunda değiliz. Nasıl ki benimizden, gamzemizden utanmıyorsak, lekelerimizden de utanmamalıyız. En önemlisi başkalarının ne düşündüğü değil, bizim kendimizi beğenmemiz ve kabul etmemiz. Sizi vitiligo’nuz var diye sevmeyecekse zaten ona yol verin gitsin.

Hiç terk edildin mi?

Hem de çok kötü bir şekilde. Ama tüm aşk yaralarım, beni dönüştürdü. Daha iyi biri olmama vesile oldular. Beni terk edenler sayesinde tek başıma ayakta kalmayı öğrendim. Beni yeterince sevmeyenler sayesinde, kimsenin sevgisine bağımlı olmadan kendime yetmeyi öğrendim.

Babanın sana verdiği en önemli öğüt neydi?

Önceden endişelenmenin hiç bir faydası yok. Kötü şeylerin olmasını önceden düşünerek engelleyemezsin. Olunca düşünürsün.

Hayatında nasıl bir dönemindesin?

İnsanlara karşı daha anlayışlı olduğum bir dönemdeyim. Karşısındaki incitmekten zevk alan insanın aslında kendini sevmediğini ve değersiz gördüğünü fark ediyorum. İşte o yüzden, beni incitenlere baktığımda, kendi çaresizliğimi değil onların incinmişliğini ve komplekslerini görüyorum ve kızgınlık yerine şefkat ve anlayış duymaya başlıyorum. 

Sosyal medyada zamanının ne kadarını geçiriyorsun?

Aşırı olmasa da vakit geçiriyorum. Ama orda yediğim içtiğimin havasını atmak, sahte mükemmelliklerle egomu şişirmek bana pek hitap etmiyor. Pek çok popüler kültür ikonu, aşırı pahalı çizmeleriyle var olmayı tercih edebilir. Sosyal medyamın da bir hava atma vitrini değil, bir paylaşım alanı olmasına çabalıyorum.

Asla giymem dediğin ne var?

Aşırı pahalı kıyafetler, kürk ve aşırı dekolte. Kıyafetleri üzerinden kendi ruhundaki boşluğu kapatmaya çalışan ve parasıyla hava atan insanların aslında nasıl bir özgüven eksikliği yaşadığını tahmin edebiliyorum. Umarım onlar da bir gün sahip oldukları mallarla böbürlenerek, kendi ruhlarını nasıl sakatladıklarını fark ederler.

Yorum Yapın